EĞİTİMDE EKOLOJİ VE EMPATİ DERSLERİ

          İnsan sağlığı ile yeryüzü sağlığı birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Her zaman hem insan türünün hem de doğanın geleceği tehlike altındadır.  Bu durumda birlikte uyum içinde yaşamanın en uygun yolları akıl varlığı olan insana çocukken öğretilmelidir. Yeryüzündeki varlığından beri  soyunun tehlike altında olduğu bilinciyle yaşayan insan, bu bilinçle kendine uygun yaşam koşulları ve teknolojiler  hazırlama çabasıyla kendisi gibi soyu tehlike altında olan diğer bütün canlıları görmezden gelme gafletine düşmüştür. 

         İnsanın daha huzurlu ve sağlıklı yaşayabilmesi için bulunduğu yeryüzünün yaşam zincirindeki yerini bilip, zincirin diğer halkalarının  yaşam haklarını dikkate alması,  ancak empati kültürü ile oluşturulabilir.  Bunun için  gerek resmi gerek aile içi eğitimlerdeki içeriklerde hem kendi türüne hem de diğer bütün canlı türlerine yönelik içeriklerin geliştirilmesi gerekir. Bu içeriklerin sadece görsel ve ezber  yoğunluklu olması kalıcı kazanımlar oluşturmak açısından hiçbir şey ifade etmemektedir. Bu durumu yakında yaşanan afetlerle gözlemleme fırsatımız olmuştur.  Doğal afetler olarak değerlendirilen yangınlar ve seller son yıllarda   doğa sağlığının aslında insan sağlığı ile nasıl ilişkili olduğunu insanoğluna bir kez daha hatırlatmıştır. Belirli bir eğitim sürecinden geçen insan kendine has dünya görüşü ile faydacı, menfaatçi, günü kurtaran yaklaşımla doğaya yaklaştığında başka canlıların türünü tehlikeye soktuğu gibi aslında en çok da  kendi türünü tehlikeye soktuğunun farkında mıdır?

         Bu farkındalıkların oluşturulması için kalıcı, uygulamalı, proje odaklı ve bilimsel eğitim süreçlerinin artırılması; en çok da insan soyunun kendi öz varlığı için  anlamlıdır. Bu eğitim etkinliklerinin başka derslerin içeriğine yedirilmiş olarak değil tek başına ekoloji ve empati dersleri olarak sistemde yer alması anlamlı olacaktır.

        Doğan Cüceloğlu “İçimizdeki Biz” kitabında “21. yüzyılda insanlığın en önemli bilinçlenmesi, yaşamın bütünü içinde nasıl birbirimize bağımlı sürekli bir etkileşim yumağı içinde bulunduğumuzu keşfetmek olacaktır. Sürekli etkileşim yumağı içinde olduğumuzun bilincine varınca, “biz”in farkına varmış oluruz. Bu bilinç dışarıda değil, kendi içimizdedir” açıklaması “evrensel bize” ulaşmanın tarifi gibidir. Akışı bozmadan, zincirin halkalarını kırmadan yaşama kültürünü öğrenmek ve öğretmek toplumun çiftçisinden, işçisinden yöneticisine kadar herkesin sorumluluğundadır. Ekolojik dengeyi koruma ve empati kültürünü öğrenmek, özümsemek ve aktarmak herkesin boynunun borcudur.  Aynı kitapta Cüceloğlu gelişmiş insan olarak tanımladığı insanları kalıplaşmış insandan ayırır. Onun özellikleri ile ilgili olarak başkasının gözüyle olayları görebildiği için kendini onların yerine koyabilir, onların gözü ve kulağı ile olayları değerlendirip, kendini onların yerine koyarak empati kurabilir yorumunda bulunur (2014:32).

        Sonuç olarak erken yaşlarda insan ve doğa sağlığı üzerine eğitimde ekoloji ve evrensel biz kültürü için doğaya yönelik empati derslerinin ciddiyeti artırılarak programda yer alması gerekmektedir. Unutulmamalı ve unutturmamalı ki "Dünyanın herhangi bir yerinde oluşan yara ve kanamalarda ilk önce insanoğlu kan kaybı yaşayacak ve ilk ölen olacaktır." İnsanoğlu yaşayan her canlı parçasına muhtaç olduğu bilincinde olmalıdır.