KAPILAR

          Hayatta hiç kimsenin itiraz edemeyeceği en büyük gerçek her insanın ölüm şurubunu içecek olmasıdır.
         Hepimizin bildiği gibi insanoğlu daha doğmadan önce ölümle sözleşme yapar. İnsan, fani bir canlıdır. Doğar, belli bir süre hayat sürer ve sonunda emanetini yani ruhunu teslim eder. İnancımıza göre, işin sonunda insanın varacağı iki durak vardır. Cennet ve cehennem durağı. Doğru durakta inip hayal ettiklerimize kavuşmamız için dünya hayatında doğru araçlarla yolculuk etmemiz ve doğru yoldan çıkmadan bu yol üzerindeki rahmet kapılarından geçmemiz gerekir. Rahmet kapılarından geçmek için hiçbir statünün, makamın, paranın faydası yoktur; çünkü bu kapılarda iltimas yoktur. Yüzümüze çarpılıp kapanan rahmet kapılarını açmaya hiçbir kralın, sultanın, padişahın gücü yetmez. Özellikle bu fani dünyada her kapıya anahtar uydurmayı başaran uyanıklara duyurulur. Sizin adınıza çok üzgünüm torpil yok.
         Rahmet kapıları, gönüllerinde şeytana ev sahipliği yapıp onu besleyip kollayan ve sonunda onun kontrolüne girip ona köle olan kendilerini çok kurnaz sanan zavallı insan müsveddelerine de tövbe etmedikleri sürece kapalıdır. 
         Şeytana gönüllü köle olanların en tehlikelileri ise dost denizinde sinsi sinsi kulaç atarak yüzen denizin en durgun, en sakin olduğu zamanda sinsice dostlarının boynuna deniz yılanını dolayarak boğmaya çalışan köledir. Bu köleleri, şeytan, hiçbir zaman kendiliğinden azat etmez. Bu kölelere rahmet kapıları pişman olup, tövbe köprüsünden geçmedikleri sürece kapalıdır. Şunu da belirtmeliyim ki, Allâh Teâlâ dilediğini murad eyler ve dilediğince işler. Onun olmasını murad ettiği şeye emri sadece “ol” demekten ibarettir; o şey hemen oluverir. Onun hikmetinden suâl olunmaz.
        Şuna inanır ve iman ederim ki, rahmet kapıları, güzel bakmasını bilen gözlere, hayata dair bütün iyilikleri yüreğinde yeşerten merhametli yüreklere sonuna kadar açıktır. Çünkü, merhametli yürekler Ondan merhamet bulur. Merhametli yürekler, rahmet kapılarından koşarak gececeklerdir. Onların, yürek pınarlarından dudaklarına dökülen duaları;
"Tanrım! Önce dağa taşa ver. Ormana, hayvanlara, suya ver. Ondan sonra insanlara, kapı komşuma, muhtaç olanlara ver. Kalırsa eğer en son bana da ver."
         Hikâyenin sonunda doğru kapıyı, iyiler açacaktır. Tabii ki, her şeyin en doğrusunu Allah bilir. 
  Seyit TOK