SEÇİM / VETİRE

Ocak ayında başlayıp, 31 Mart 2019 tarihinde biten yerel yönetim seçimlerinden geriye kalanlar. Hepimizin malumları olduğu üzere İl, ilçe, belde ve köy muhtarları bunlara bağlı İl genel meclis ve belediye meclis üyelerinin seçimi dâhil yoğun geçen bir seçim süreci yaşadık. Bu sürecin dili ağır geçtiği gibi, sert söylemler bazen yüreklere de onarılması güç izler bıraktı. Zaman zaman kutuplaşmalara yol açtı. Her aday kendisinin seçilmesi halinde oldukça çoook vaatte bulundu. Bazen gerçekleştirilmesi dahi zor olan projeler birbiriyle yarışır hal aldı. Bu seçimlerin bir yarıştan ibaret olduğunu söyleyen adaylara az rastlanıldı. Kimi zaman tehditler de olmadı değildi. Bu beden ve söylem dili seçmene de yansıdı. Onlarda yüksek perdeden konuşmalarla bu sürece ortak oldular.

Bu süreçte mali yönden işin boyutunu aşan derecede mali harcamalar yapıldı. Büyük vaadler hep tekrarlanıp durdu. İsraf hat safhada idi.  Devlet bütçesinden her partiye daha önceki seçimlerde aldıkları rey oranınca bütçeden ayrılan paralar bol bol harcandı (sahi siyasi partilere bütçeden seçim parası ayrılmazsa olmaz mı !).Seçim sürecinin bir kısmını İstanbul, Ankara, Trabzon ve memleketimde geçirdim. İlçelerde, olup bitenlerden az çok haberim oldu. Duyduklarımı ve gözlemlediklerimi seçim sürecince ilkelilik açısından kimseyle paylaşmadım. Anket çalışmam olmadı. Olası değildi. Lakin seçimlere yönelik halk arasında yapılan tartışma ve konuşmalara tanık oldum. Tartışmaların bazen işin dozunu kaçırdığını, gönül kırıldığı, kul hakkına girildiği, kahve köşelerinde dedikodu ve karalamalar yapıldığı, heyecandan olmalı ki zamanla üst perdeden ses tonlarının ortalığı rahatsız ettiklerini müşahede etme fırsatı buldum. Bunun yanında espri ile gülen yüzlerle konuşmalara rastlamadım da diyemem. Bu hususta en çarpıcı olumsuz davranış biçimleri köy muhtarlıkları seçimlerinde yaşandı diyebilirim. Köy muhtarlığına aday olan bireyler. İstanbul başta olmak üzere diğer şehirlerden ve yurt dışından seçmen getirtmeleri talihsiz bir vakaydı. Bu seçmenlerin yol paraları ve diğer masrafları beş yıl içerisinde yani 60 aylık alacakları maaşın kat kat üstünde olduğu bir realiteydi. Böyle olunca da; köylerde kamplaşma, dedikodu, hatta üzücü davranışların yaşanılmasına zemin hazırlandı.

Bütün bu olup bitenlerden sonra seçimler başladığı üzücü söylemleri geride bıraktı. Ama rakipler arasında oluşan bakış ve tavırları henüz ortadan kaldıramadı. Oysaki demokrasiye, adalete ve kişinin tercihine, sandıktan çıkan sayısal çoğunluğa saygı göstermek, mağlup olmuşluğu değil, olanda hayır vardır diye düşünmek, rıza göstermektir. Başarının bir tesadüf olmadığı, çalışanın kazandığını da görmüş olduk. Seçim sathında eğer bir hukuksuzluk yapıldığına dair bilgi, belgeler varsı yargı yolunun açık olduğu, haklı gerekçeler ile itirazın yapılmasının bir hak olduğu hepimizin bildiği bir tecrübedir.

Bu aşamadan sonra, artık söylenecek söz; günlük siyasi güç ve  kavgalarının ateşine kapılmadan, takınılacak davranış ve kurulacak cümleler şunlar olmalıdır diye düşünüyorum.Bu seçimlerin ülkemiz için istikrara vesile olmasını.Birlik beraberliğimiz bozulmadan,bunun bir yarış olduğunu ve kavga aracı olmadığını zaman geçtikçe hep beraber daha iyi hissedeceğimizi.İşte bildiğimiz gibi bir  seçimi daha geride bıraktık diyebilmeliyiz.Biz yine yüz yüzeyiz,çünkü biz komşuyuz,biz akrabayız, biz dostuz, iyi ve kötü günleri  birlikte  yaşamaya devam edenleriz. Ve edeceğiz. Seçimler sürecinde tartışma, eleştiri elbette ki olmuştur ve olması da doğaldır. Ama bunlar bizim dostluğumuzu, kardeşliğimizi asla bozmamalı. Birbirimizi gördüğümüzde karşı sokakları kullanmak yerine; el ele, kol kola, yine yan yana yürümeliyiz, Sokak değiştirmek yerine inadına göz göze gelmeliyiz, Bunun kazanan ve kaybedeni yoktur. Bir yarış olduğunu, yarışta birinin kazanacağını, bir sonrası siz kazanacaksınız nezaketini samimi bir şekildi ifade etmeliyiz,kardeşliğimizden asla taviz vermemeliyiz, Gerilen yüzlere gülücük, dargın yüreklerde ki merhameti tekrar harekete geçirerek sıcak ellerimizi içten ve en halisane duygularla birbirimize uzatmalıyız. Biz 82 milyonluk büyük bir ülkeyiz. Siyasi görüşlerimiz bir zenginlik, aynı zamanda tercihtir. İnsanların farklı düşünmeleri ve farklı siyasi parti tercihleri elbette ki olacaktır. Ancak asgari müştereklere yapılacak atıflar farklılıkların düşmanlık sebebi sayılamayacağına dönük bir altyapı oluşturabilecek nitelikte insanlarız.

Bu seçimler dolaysıyla seçilen yerel yönetim başkanları Şeyh Edebali ’nin, Osman Gazi’ye öğüdünü makam odalarında bulundurmaları ve en az ay da bir defa okumaları onları yapılacak yanlış davranışlardan alıkoyacaktır. Adalet dairesi teorisi kadim zamanlardan yakın zamana kadar yöneticiler için referans olmuştur ya da referans olarak gösterilmiştir. Hukuk ve adaletten ayrılmadan, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasına, beytülmalde tüyü bitmemişin hakkı var düşüncesini terennüm ederek harcamalarını buna göre yapmaları, her kuruşun hesabını verebilirlik inanç ve ahlakında olmaları, Kişiyi denetleyen en büyük otorite ahlak ve vicdanıdır, cümlesini şiar edinerek ve akıllarının bir köşesine yazmaları, Mevki makamların geçici olduğunu, İnsan kaynaklarının (personel) hakkaniyet içerisinde liyakat usulünce çalıştırmaları halinde verimliliğin artacağını, başarının zirve yapacağını görmek için kâhin olmaya gerek yok.Bu düşünce ve çalışma azmi içeresinde ;kendilerine, ailelerine,çalışanlarına ve bulundukları her ortama huzur ve mutluluk getirecektir.Ayrıca ve öncelikle kendi bölgemden seçilen  Belediye Başkanları olmak üzere çalışma ve motivasyonlarını  takip ederek, bu köşemden  i sizler ile paylaşmaya devam edeceğim.Güzel yarınları hep beraber görmek temennisiyle…