VEFAT EDEN DİN KARDEŞİMİZE KARŞI GÖREVLERİMİZ

Ölüm, her canlının mutlaka karşılaşacağı bir sonuçtur. Her canlı gibi insan da sınırlı bir ömre sahip olduğundan vakti saati geldiğinde ruhunu teslim edip ebediyete göçecektir. Ölümden kurtulmanın mümkün olamadığını bir ayeti kerime şu şekilde ifade eder. “De ki; Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybıda, görünen alemi de bilen Allâh’a döndürüleceksiniz de, O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” (Cum’a, 62/8)

Ölüm mukadder bir sonuç olmakla birlikte onu temenni etmek dinimizce uygun görülmemiştir. Peygamberimiz sav. şöyle buyuruyor ''Sakın sizden hiç biriniz ölümü temenni etmesin. Çünkü o, hayır ve iyilik sahibi ise, yaşayıp iyiliğini artırması (ve Allah katındaki derecesini yükseltmesi) umulur. Eğer günahkar bir kişi ise günün birinde tövbe ederek Allah'ın rızasını dilemesi bek1enir.''(.”Buharî, Merdâ 19, )

Ölümün ne zaman nerede ve nasıl geleceği belli olmadı için Mü’min her daim ölüme hazır olmalıdır. Ölüme hazır olmak demek Yüce yaratanın rızasını gözeterek yaşamaya gayret etmek demektir.

Yüce dinimiz İslama göre, vefat eden din kardeşimize karşı önemli görevlerimiz vardır. Bu görevlerimizden bazıları bir hadisi şerifte şöyle ifade edilmiştir. “Müslümanın, Müslüman üstündeki hakkı beştir: Selamını almak, hastayken ziyaretine gitmek, cenazesine katılmak, davetine icabet etmek, hapşırırsa yerhamükellah demek.”(Buhari, Cenâiz 2; Müslim, Selam 4)

Ölen bir müslümanı yıkamak, kefenlemek, onun için namaz kılıp dua etmek ve bir kabre gömmek müslümanlar için farz-ı kifâyedir. (Diyanet İslam İlmihali)

Cenaze, ölü anlamına geldiği gibi, tabut veya teneşir anlamına da gelir. Son nefesine yaklaşmış ve ölmek üzere olan kişiye muhtazar, ölen kişiye meyyit (çoğulu mevtâ), ölü için genel olarak yapılması gereken hazırlıklara teçhiz, ölünün yıkanmasına gasil, kefenlenmesine tekfin, tabuta konulup musallâya yani namazın kılınacağı yere ve namazdan sonra kabristana taşınmasına teşyî ve kabre konulmasına defin denir. Telkin, muhtazarın yanında kelime-i tevhid ve kelime-i şehâdet okumaya denildiği gibi definden sonra, sorulması muhtemel soruları ve cevapları ölüye hatırlatma konuşmasına da denilir. Ölünün yakınlarına başsağlığı dileğinde bulunmaya tâziye denir ki teselli etmek anlamındadır. (Diyanet İslam İlmihali)

Vefat eden din kardeşlerimize karşı görevlerimiz din kardeşimiz ölmeden önce hasta ziyaretiyle başlar. “Rasulullah aleyhisselam buyurdular ki: “Hasta ziyaretinde bulunan kimse, ziyaretten dönünceye kadar cennet meyveleri arasındadır.”Müslim, Birr 40, (2568); Tirmizî, Cenâiz 2, (967) Hasta ziyaretinde, hasta için Allah'tan sıhhat, afiyet ve şifa dilenmeli, ümit verilmeli, sabır tavsiye edilmeli ve ziyareti kısa tutmaya özen göstermelidir.

Ölmek üzere olan kişi, eğer bir güçlük yoksa kıbleye doğru ve sağ yanı üzerine çevirilir. Ensesine yastık gibi şeyler konup başı yükseltilerek yüzü kıbleye gelecek şekilde ve ayakları kıbleye uzanmış duruma getirilir. Bunları yapmak müstehaptır.

Ölümü yaklaşmış kişiye kelime-i tevhid telkin edilmesi sünnettir. Hz. Peygamber, “Ölmek üzere olanlara ‘lâ ilâhe illallah’ demeyi telkin ediniz.” (Müslim, Cenâiz, 1,2) "Kimin son sözü ‘Lâ ilâhe illallah’ olursa, o kişi cennete girer" (Ebû Dâvûd, “Cenâiz”, 16) buyurmuştur. Fakat bunu yaparken ölmek üzere olan kişiye "sen de söyle" denmemeli, sadece yanında kelime-i tevhid ve kelime-i şehâdet okunmalıdır. Bu telkin tövbeyi de içine alacak şekilde şöyle de yapılabilir: Estağfirullâhe'l-azîm ellezî lâ ilâhe illâ hû, el-Hayye'l-Kayyûm ve etûbü ileyh. (İnşallah konuya haftaya devam edeceğiz)

Dursun BOZ