Kaderin Fotokopisi

KELKİT 06.05.2025 - 01:23, Güncelleme: 06.05.2025 - 01:23
 

Kaderin Fotokopisi

Ömer, üniversitenin tıp fakültesinde okuyan, idealist ve çalışkan bir gençti.
Ömer, üniversitenin tıp fakültesinde okuyan, idealist ve çalışkan bir gençti. Derslerinde gösterdiği üstün başarıyla sınıf birinciliğine adaydı. Notlarını özenle tutar ve her detayı titizlikle kaydederdi. Ancak onu diğer öğrencilerden ayıran en büyük özelliği ise yardımsever yapısıydı. Arkadaşlarına her zaman destek olur ve kimsenin yardım çağrısını geri çevirmezdi. Sınav dönemlerinde Ömer düzenli tuttuğu notlarını fotokopicilere bırakır ve böylece tüm arkadaşlarının kolayca ulaşabilmesini sağlardı. Şehrin en hareketli yerlerinden biri olan fotokopiciler çarşısında Ramazan adında sevilen bir esnaf vardı. Uzun boylu, ağarmış saçları ve Balıkesir şivesiyle dikkat çeken bu yaşlı adam öğrenciler arasında büyük saygı görürdü. Ömer de ders notlarını çoğaltmak için sık sık onun dükkânına uğrardı. Bir sonbahar akşamı, sınav haftasının yaklaştığı günlerden biriydi. Ömer yine notlarını alıp fotokopicinin yolunu tuttu. Yürümeyi severdi; bu sayede hem zihnini dinlendirir hem de şehrin ritmini hissederdi. Çarşının ışıklı sokaklarından geçerken aklından sınavlarla ilgili planlar geçiriyordu. Dükkâna vardığında gördüğü manzara şaşırtıcıydı: Ramazan abi ter içinde kalmış ve makinenin başında telaşla çalışıyordu. Yardımcısı o gün hasta olduğu için işler birikmiş ve öğrencilerin notları yetişmez olmuştu. Ömer duraksamadan içeri girdi ve gülümseyerek selam verdi: "Abi, yardımcın yok galiba. Bir el atayım mı?" Ramazan abi, yorgun ama memnun bir ifadeyle başını salladı: "Valla Ömer, bugün zor durumdayım. Makineyi biliyor musun?" "Bilmiyorum ama öğrenirim!" dedi Ömer, hevesle. Kollarını sıvadı ve makinenin başına geçti. İlk başta biraz zorlandı ancak Ramazan abinin sabırlı anlatımıyla kısa sürede hızını aldı. Birlikte çalıştıkça işler yoluna girdi ve sıra yavaş yavaş eridi. Akşamın geç saatlerine kadar uğraştılar en son müşteriyi de gönderdiklerinde ikisi de yorgunluktan bitkin düşmüştü. Ramazan abi, bir çay söyleyip masaya oturdu: "Sağ olasın Ömer. Bugün sen olmasan işler altından kalkılamazdı." Ömer gülümsedi: "Ne demek abi ben de öğrenmiş oldum. Hem zaten sen hep bize yardım ediyorsun." Çaylarını yudumlarken uzun uzun sohbet ettiler. Ramazan abi, gençliğinden ve eski günlerden bahsetti; Ömer ise tıp fakültesindeki deneyimlerini anlattı. O akşam aralarında güçlü bir dostluk bağı oluşmuştu. Günler geçti ve sınav haftası başladı. Ömer, tüm sınavlarına hararetle çalışıyor ve notlarını tekrar tekrar gözden geçiriyordu. Ancak bir sorunu vardı: Parası tükenmişti. Ailesine yük olmak istemiyor, borç da almak istemiyordu. Geçen sene kütüphanede çalışarak harçlığını çıkarıyordu fakat bu yıl işe başvurmak için geç kalmıştı. Bir akşam yurttaki odasında ders çalışırken telefonu çaldı. Arayan sınıf arkadaşı Salih’ti: "Ömer, Ramazan abi seni soruyor. Yarın uğrar mısın dükkâna?" Ömer meraklandı: "Bir şey mi oldu?" "Bilmiyorum ama seni bekliyor." Ertesi gün fotokopicinin yolunu tuttu. Ramazan abi onu görünce yüzünde bir tebessümle karşıladı: "Gel bakalım genç adam! Sana bir teklifim var." Ömer şaşırmıştı: "Buyur abi?" "Yardımcım uzun süre gelemeyecek. Bu dönem bana çalışır mısın? Hem notlarını bırakırsın hem de biraz harçlık kazanırsın." Ömer'in yüzünde bir ışık yandı. Tam da ihtiyacı olan şeydi bu vehiç düşünmeden kabul etti: "Tabii ki abi! Çok teşekkür ederim." Ertesi günden itibaren Ömer derslerinden arta kalan zamanlarda fotokopicide çalışmaya başladı. Makineyi artık ustalıkla kullanıyor ve öğrencilerin notlarını hızla çoğaltıyordu. Ramazan abiyle geçirdiği her gün yeni şeyler öğrenmesine vesile oluyordu. İşin en güzel yanı tam da paraya ihtiyaç duyduğu her an Ramazan abinin desteğiyle karşılaşmasıydı. Bir gün dükkâna giderken aklından şu düşünce geçti: "Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş." Ömer bu tecrübeyle hayatın ilginç bir dengesini keşfetmişti: İyilik yapan, iyilik bulurdu. O dönem boyunca hem derslerinde başarılı oldu hem de fotokopicide geçirdiği zaman sayesinde yeni insanlarla tanıştı. Böylece hayata dair deneyimler kazandı. Ramazan abiyle kurduğu bağ ise sadece bir işveren-çalışan ilişkisinin ötesine geçmiş, gerçek bir dostluğa dönüşmüştü.   Burhan GÜL Yüksek Makine Mühendisi
Ömer, üniversitenin tıp fakültesinde okuyan, idealist ve çalışkan bir gençti.

Ömer, üniversitenin tıp fakültesinde okuyan, idealist ve çalışkan bir gençti. Derslerinde gösterdiği üstün başarıyla sınıf birinciliğine adaydı. Notlarını özenle tutar ve her detayı titizlikle kaydederdi. Ancak onu diğer öğrencilerden ayıran en büyük özelliği ise yardımsever yapısıydı. Arkadaşlarına her zaman destek olur ve kimsenin yardım çağrısını geri çevirmezdi. Sınav dönemlerinde Ömer düzenli tuttuğu notlarını fotokopicilere bırakır ve böylece tüm arkadaşlarının kolayca ulaşabilmesini sağlardı.

Şehrin en hareketli yerlerinden biri olan fotokopiciler çarşısında Ramazan adında sevilen bir esnaf vardı. Uzun boylu, ağarmış saçları ve Balıkesir şivesiyle dikkat çeken bu yaşlı adam öğrenciler arasında büyük saygı görürdü. Ömer de ders notlarını çoğaltmak için sık sık onun dükkânına uğrardı.

Bir sonbahar akşamı, sınav haftasının yaklaştığı günlerden biriydi. Ömer yine notlarını alıp fotokopicinin yolunu tuttu. Yürümeyi severdi; bu sayede hem zihnini dinlendirir hem de şehrin ritmini hissederdi. Çarşının ışıklı sokaklarından geçerken aklından sınavlarla ilgili planlar geçiriyordu.

Dükkâna vardığında gördüğü manzara şaşırtıcıydı: Ramazan abi ter içinde kalmış ve makinenin başında telaşla çalışıyordu. Yardımcısı o gün hasta olduğu için işler birikmiş ve öğrencilerin notları yetişmez olmuştu. Ömer duraksamadan içeri girdi ve gülümseyerek selam verdi:

"Abi, yardımcın yok galiba. Bir el atayım mı?"

Ramazan abi, yorgun ama memnun bir ifadeyle başını salladı:

"Valla Ömer, bugün zor durumdayım. Makineyi biliyor musun?"

"Bilmiyorum ama öğrenirim!" dedi Ömer, hevesle.

Kollarını sıvadı ve makinenin başına geçti. İlk başta biraz zorlandı ancak Ramazan abinin sabırlı anlatımıyla kısa sürede hızını aldı. Birlikte çalıştıkça işler yoluna girdi ve sıra yavaş yavaş eridi. Akşamın geç saatlerine kadar uğraştılar en son müşteriyi de gönderdiklerinde ikisi de yorgunluktan bitkin düşmüştü.

Ramazan abi, bir çay söyleyip masaya oturdu:

"Sağ olasın Ömer. Bugün sen olmasan işler altından kalkılamazdı."

Ömer gülümsedi:

"Ne demek abi ben de öğrenmiş oldum. Hem zaten sen hep bize yardım ediyorsun."

Çaylarını yudumlarken uzun uzun sohbet ettiler. Ramazan abi, gençliğinden ve eski günlerden bahsetti; Ömer ise tıp fakültesindeki deneyimlerini anlattı. O akşam aralarında güçlü bir dostluk bağı oluşmuştu.

Günler geçti ve sınav haftası başladı. Ömer, tüm sınavlarına hararetle çalışıyor ve notlarını tekrar tekrar gözden geçiriyordu. Ancak bir sorunu vardı: Parası tükenmişti. Ailesine yük olmak

istemiyor, borç da almak istemiyordu. Geçen sene kütüphanede çalışarak harçlığını çıkarıyordu fakat bu yıl işe başvurmak için geç kalmıştı.

Bir akşam yurttaki odasında ders çalışırken telefonu çaldı. Arayan sınıf arkadaşı Salih’ti:

"Ömer, Ramazan abi seni soruyor. Yarın uğrar mısın dükkâna?"

Ömer meraklandı:

"Bir şey mi oldu?"

"Bilmiyorum ama seni bekliyor."

Ertesi gün fotokopicinin yolunu tuttu. Ramazan abi onu görünce yüzünde bir tebessümle karşıladı:

"Gel bakalım genç adam! Sana bir teklifim var."

Ömer şaşırmıştı:

"Buyur abi?"

"Yardımcım uzun süre gelemeyecek. Bu dönem bana çalışır mısın? Hem notlarını bırakırsın hem de biraz harçlık kazanırsın."

Ömer'in yüzünde bir ışık yandı. Tam da ihtiyacı olan şeydi bu vehiç düşünmeden kabul etti:

"Tabii ki abi! Çok teşekkür ederim."

Ertesi günden itibaren Ömer derslerinden arta kalan zamanlarda fotokopicide çalışmaya başladı. Makineyi artık ustalıkla kullanıyor ve öğrencilerin notlarını hızla çoğaltıyordu. Ramazan abiyle geçirdiği her gün yeni şeyler öğrenmesine vesile oluyordu.

İşin en güzel yanı tam da paraya ihtiyaç duyduğu her an Ramazan abinin desteğiyle karşılaşmasıydı. Bir gün dükkâna giderken aklından şu düşünce geçti:

"Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş."

Ömer bu tecrübeyle hayatın ilginç bir dengesini keşfetmişti: İyilik yapan, iyilik bulurdu.

O dönem boyunca hem derslerinde başarılı oldu hem de fotokopicide geçirdiği zaman sayesinde yeni insanlarla tanıştı. Böylece hayata dair deneyimler kazandı. Ramazan abiyle kurduğu bağ ise sadece bir işveren-çalışan ilişkisinin ötesine geçmiş, gerçek bir dostluğa dönüşmüştü.

 

Burhan GÜL

Yüksek Makine Mühendisi

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gumushaneekspres.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.