Eğitim tarihi incelendiğinde görülecektir ki ne zaman eğitim ordusuna önem verilmişse o dönemde devlet ve millet tüm organlarıyla gelişme göstermiş ve medenî ülkeler seviyesine ulaşmıştır.
Dünyadaki gelişmiş ülkeler ile ülkemizi kıyasladığımız zaman inişli çıkışlı bir grafik görüyoruz. Bunun sebebi milli bir eğitim politikasını hayata geçirememiş olmamızdır. Millî bir politika ortaya koyamayışımızın nedeni millet ve devlet olarak bilgi ve tecrübemizin olmaması mı yoksa dış müdahaleler ile bir türlü yoluna girmeyen sistemin yapboz tahtasına döndürülmesi mi? Her iki durum ile ilgili bir sorgulamanın yapılması, gereksiz fazlalıkların sistemden çıkarılması ve çağdaş normlara uygun köklü bir politika belgesi ortaya konulması zamanı gelmedi mi?
Türk kültür örf ve ananelerini önceleyen, millî ve manevî değerlerle bezenmiş, ülkesi ve ülküsü için çalışan, insanı merkeze alan, atiden aldığı güçle bugünü ve yarınları inşa eden bir anlayışla temel meselelerin kalıcı bir programla hayata geçirilmesi acil çözülmesi gereken konuların başında gelmektedir.
Eğitimin gelişmesi için her dönemde birtakım tedbirler alınmış ancak kalıcı çözümler üretilememiştir. Öğretmeni merkeze almadan yapılan bütün bu çabalar eğitime çare olamamış ve sorunları çözmede yetersiz kalmıştır.
Bilgiye ulaşmada sınırsız imkânlar olmasına rağmen sorunlar artarak devam etmektedir. Demek ki bilgiye ulaşmak sorunu çözmüyor. İnsana ait olan değerleri korumakla işe başlamak gerekir. Küresel sistemin ağababalarının ulusları parçalayarak daha rahat yönetme stratejisine karşı sosyal bir varlık olan insanı toplum içerisinde toplumla birlikte güçlendirecek mekanizmaları devreye almamız gerekmiyor mu? Yalnızlaşan insanoğlu tek başına sorunlara çözüm üretememekte, ruh ve beden sağlığı bozulmakta, vitesi boşalmış bir araba gibi uçuruma sürüklenmektedir.
Günümüzde yaşanan sosyal çürümeyi önlemek ve insanın metalaşmasının önüne geçmek için sosyal politikaların bir an önce hayata geçirmeliyiz. Tabii toplumu bu açmazdan kurtarmak için eğitim ordusuna büyük bir görev düşmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk 25 Ağustos 1924 günü Ankara'da toplanan Muallimler Birliği Kongresi'nde öğretmenlere verdiği önemi ve yüklediği sorumluluğu şu sözleriyle ifade etmiştir. "Muallimler, yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr muallim ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz, Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz, ve fedakârlığınız derecesiyle oranlı bulunacaktır. Muallimler, hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister"(1)
Mustafa Kemal Atatürk 14 Ekim 1925'te İzmir Öğretmen Okulu'nda ise şunları söylemiştir. "Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak muallimlerdir. Muallimden ve eğitimciden mahrum bir millet, henüz millet olma istidadını kazanamamıştır; ona alelade bir kitle denir. Bir kitle millet olabilmek için mutlaka eğitimcilere, muallimlere muhtaçtır. Onlardır ki, bir topluluğu hakiki millet haline koyarlar."(2)
Yeniden yükselmenin yolu ilimde, bilimde, kültürde, sanatta, edebiyatta aydınlığın meşalesini yakmakla olur. O meşale ki ülkemin bütün burçlarından yükselerek cihana yayılacaktır. O zaman karanlıklar aydınlanacak ve Türk'e yükselmekte sınır olmayacaktır.
Kaynak: Eşme, İsa, Türkiye'de Öğretmen Yetiştirme, s. 61,62